banner565

banner472

banner458

banner457

İnovatif Girişimcilik Ekosistemi Teknoparklar ile MİLLİ TEKNOLOJİ HAMLESİ

Türkiye teknolojide ‘milli üretim’ gibi, daima gölgede kalmış bir hedefi güncelleyerek strateji olarak benimsedi.

KAPAK 01.10.2019, 08:00 25.10.2019, 09:17
17327
İnovatif Girişimcilik Ekosistemi Teknoparklar ile MİLLİ TEKNOLOJİ HAMLESİ

Bu strateji, Ar-Ge ekosistemine evrilen Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (Teknopark) ve özel kesimin oluşturduğu Teknoloji Merkezleri ile yürüyor. İnovasyon ve Ar-Ge önümüzdeki dönemlerde Türkiye Ekonomisi’nin EFOR Bisikleti olacak. Türkiye ekonomisi dünya ekonomisinin üretken yarısında konumlanıyor. Bu üretkenlik rekabetçi ve sürdürülebilir olmak için ‘Milli Teknolojik Temelli’ olmak zorunda. Bu kavram “Mili Girişimci’ kavramını doğal olarak üretiyor. Onu da şöyle tanımlayalım: “Milli girişimci: fikir üreten, Ar-Ge yapan ve bunları rekabetçi ürüne dönüştürerek dünyanın her yerine satabilen” kişidir.
Şu gerçekliği de not düşelim: Önümüzdeki tüm zamanlarda Türkiye’de yatırımların, eğitimin, bilişimin, teşvik ve destek sistemlerinin yoğunlaşacağı bu alanda Türkiye’nin bugün için sergilediği durum tablosu nasıldır, bakmamız ve özetleyerek okurlarımıza aktarmamız, Dergimizin misyonu gereğidir; Kapak Dosyamızı böyle belirledik. Dosyamız kapsamında Ar-Ge, inovasyon konusunda; 1-Önce genel duruma, 2- sonra kamu alanına, 3- Daha sonra özel kesimin gösterdiği performansa baktık.
Genel durum
OECD içinde Ar-Ge yatırımı yapan 42 ülkenin arasında Türkiye 18 milyar 300 milyon USD (2016 yılı satınalma gücü paritesi: 1 USD=1.34 TL) ile 14. sırada yer almaktadır. OECD’nin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Skorları-Türkiye’de Dijital Dönüşüm isimli raporunda, Türkiye'de Ar-Ge faaliyetleri için hükümet bütçesinin 2008'den bu yana yaklaşık yüzde 80 arttığı belirtilmektedir. Sanayinin toplam işgücü içerisindeki payı 2008’deki yüzde 22 seviyesinden 2018 yılsonu itibariyle yüzde 19.7’ye geriledi; bu da bize beşeri sermayenin ve toplam faktör verimliliğinin büyümeye katkısındaki düşüşü ve yavaşlayan yapısal dönüşümü gösteriyor. Şu da eklenmeli: Orta-yüksek ve yüksek teknoloji imalat ürünlerindeki dış ticaret açığını ifade eden “teknoloji açığı”, Türkiye’de son yirmi yılda istikrarlı şekilde genişledi. Bilgi temelli üretime doğru düşük hızdaki dönüşüm süreci son 10 yılda Türkiye’nin makroekonomik istikrarını tehdit etti. Demek ki dönüşümün hız kazanması gerekiyor.
Hızlanma zamanı
Emek-yoğun imalattan uzaklaşarak, verimlilik artışları elde etmek ve tabana yayılmış bir büyüme sağlamak, Ar-Ge, inovasyon ve tasarım gerektirir. Yeni bilgi ve fikir üretiminde büyük öneme sahip Ar-Ge harcamaları ise inovasyonun temelini oluşturur. Türkiye’nin 2000’lerde başlayan Ar-Ge atağı, havacılık ve uzay, savunma ile ilaç teknolojileri gibi ulusal hedeflere yoğunlaştı. Geçen süre zarfında hem özel sektör hem de kamu tarafında kaydedilen yüksek artışlara rağmen Türkiye’nin Ar-Ge yoğunluğunun yüzde 0.96 ile yüksek gelirli ülkeler ortalaması olan yüzde 1.78’in belirgin olarak altında kaldığı görülüyor. Türkiye’nin 2023 hedefleri yüzde 3’lük Ar-Ge yoğunluğu hedefini işaret ediyor. Ayrıca özel sektörün Ar-Ge harcamalarının toplamın üçte ikisini oluşturması hedefleniyor. 2023’e kadar bu rakamlara varılması pek mümkün olmasa da hız gerekiyor. Bu noktada Teknoparkların ve Teknoloji Merkezlerinin, o halde aynı zamanda beşeri sermayenin önemi artıyor.
Dünya Bankası’nın 2018 yılında yayımladığı bir çalışma ülkelerin servetlerinin bileşenlerine ışık tutuyor. Çalışmanın Türkiye’ye ilişkin sonuçları oldukça çarpıcı. Çalışma, Türkiye’nin beşeri sermaye seviyesi yüksek gelirli ülkelerin beşte biri seviyesinde olduğunu ortaya koyuyor. Beşeri sermayenin toplam servet içindeki payı yalnızca yüzde 29. Bu oran yüksek gelirli ülkelerde yüzde 59. Rakamlar fiziki ve doğal sermaye ile karşılaştırıldığında beşeri sermayede çok daha ciddi bir eksiklik olduğuna işaret ediyor.
1-Teknoparklar
Teknopark zenginliğimiz: Türkiye Milli Teknoloji Hamlesi yapacaksa bunu büyük oranda, hayli ilerleme sağladığı Teknoparkları ile gerçekleştirecektir. Bugün 55 ilimizde 84 teknoparka sahibiz.
Teknoparklarımızdaki;

Toplam Firma Sayısı: 5.414
Yabancı/Yabancı Ortaklı Firma Sayısı: (Mevcut) 310
Akademisyen Ortaklı Firma Sayısı: 1.160.
Toplam Personel Sayısı 56.000.
Bunun; Ar-Ge: 45.045, Tasarım: 698, Destek: 3.457, Kapsam Dışı: 6.800 şeklinde bileşimi var.
Teknoparklarda Devam Eden Proje Sayısı: 9.149.
Tamamlanan Proje Sayısı: 33.027.
Sağlanan Katmadeğer Olarak Toplam Satış (TL): 80.7 milyar.
Toplam İhracat (USD) ise 2019 Haziran ayı itibarıyla 4.3 milyar seviyesinde gerçekleşti.
Bu sonuçları, Teknoparklara yoğunlaşan yaratıcı-girişimci. fikir üreten, Ar-Ge yapan ve bunları rekabetçi ürüne dönüştürerek dünyanın her yerine satabilen girişimcilerle sağladık.
Teknoparklar ekosistem: Teknolojiyi üretmek için güçlü bir Ar-Ge ekosistemine ihtiyaç bulunmaktadır. Teknoparklarımız da birer ekosistem olarak dönüşmekte ve gelişmektedir. Üniversitelerin bilimsel yetkinliklerini pratik uygulamalara dönüştürmesi teknoparklarda mümkün oluyor; akademik bilgi teknoparklarda ticari ürüne dönüşüyor. Parlak fikirlerin kuluçka evreleri teknoparklarda tamamlanıyor. Teknoparklarda firmalar arası etkileşim sinerji yaratıyor. Teknopark firmaları danışmanlık, ticarileşme, ihracat destekleri, kurumsallaşma ve uluslararası işbirlikleri gibi alanlarında devlet desteklerinden faydalanıyor.
Teknoparka verilen kamu desteklerinin hedefine ulaştığı özellikle kaydedilmeli. Nükleer tıptan biyometrik tanımlamaya, plazma yakma sistemlerinden eğitim teknolojilerine kadar pek çok alanda yenilikçi işlere girişimciler Teknoparklarda imza atıyor.
Sonuç olarak Türkiye’nin yerli ve milli teknoloji hamlesinin başarısı için Teknoparklarda konumlanmış teknoloji tabanlı girişimlerde ciddi bir sıçrama potansiyeli bulunuyor.
Fikri ve sınai mülkiyet: Teknoparklardaki firmaları sınai mülkiyet hakkı kapsamında 2018 yılı itibarıyla ulaştıkları sonuçlar şöyledir:
• Patent Başvuru Sayısı (Devam Eden): 1.102
• Faydalı Model Tescil Sayısı: 2.441
• Faydalı Model Başvuru Sayısı (Devam Eden): 407
• Endüstriyel Tasarım Tescil Sayısı: 196
• Endüstriyel Tasarım Başvuru Sayısı (Devam Eden): 122
• Yazılım Telif Hakkı (Alınan): 83 (devam eden): 228
Teknopark teşvikleri: Teknopark girişimcilerine sağlanan teşvik ve destekleri şöyle özetleyebiliriz:
1- Bölgede faaliyet gösteren firmaların bu bölgedeki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları 31.12.2023 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden muaftır.
2- Bölgede çalışan Ar-Ge personelinin ve Ar-Ge personeli sayısının en fazla yüzde 10’u kadar destek personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31.12.2023 tarihine kadar her türlü vergiden muaftır.
3- Teknoparkta faal girişimcilerin kazançlarının gelir veya kurumlar vergisinden istisna bulunduğu süre içinde bu bölgelerde ürettikleri sistem yönetimi, veri yönetimi, iş uygulamaları, internet, mobil ve askeri komuta kontrol uygulama yazılımı şeklindeki teslim ve hizmetleri katmadeğer vergisinden muaftır.
4- Personel ücretleri üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesinin yarısı, her bir çalışan için Maliye Bakanlığınca karşılanır.
5- Atık su arıtma tesisi işleten teknoparklardan, belediyelerce atık su bedeli alınmaz.
6- Yönetici Şirketler tarafından teknokentte faaliyette bulunan firmalara danışmanlık hizmetleri ve inkubatör hizmetleri (esnek kira sözleşmeleri, ortak sekreterlik hizmetleri, ortak toplantı mekanları, ortak faks, fotokopi vb. ofis ekipmanı, muhasebe hizmetleri) gibi çeşitli destekler de 2023 yılına kadar mevcuttur.
7- Ar-Ge personelinin teknopark dışında geçirmesi gereken süreye ait ücretlerinin bir kısmı da gelir vergisi kapsamı dışında tutulmaktadır.
8- Yabancı uyruklu yönetici ve vasıflı Ar-Ge personeli çalıştırılabilir.
9- Ar-Ge faaliyetleri sonucunda elde edilen ürünlerin üretimi de gerekli izinler alındıktan sonra bölgede yapılabilmektedir.
10- İstihdam edilen temel bilimler mezunlarının maaşlarına 2 yıl boyunca nakdi destek veriliyor.
11- Teknopark firmaları mentorluk, iş eşleştirmeleri, ticarileşme ve ihracat teşvikleri gibi alanlarda da destek görüyor.
2-Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri
Özel kesimin teknoloji üretimi: Yüksek katma değerli, orta-yüksek ve yüksek teknoloji ürünlerin yerli imkanlarla üretilmesine yönelik özel kesim faaliyetlerini Ar-Ge ve Tasarım Merkezlerinden izlemekteyiz. Türkiye genelinde faal Ar-Ge ve tasarım merkezlerinin sayısı bin 530'a ulaşmış bulunmaktadır. Bunların bin 186'sını Ar-Ge merkezleri oluşturuyor. Bu merkezlerde yazılımdan sağlığa, havacılıktan enerjiye çeşitli sektörde 2018 yılı sonu itibarıyla 34 bin 239 proje yürütüldü Tekstil, imalat sanayi, makine, otomotiv, elektronik, enerji ve madencilik gibi birçok sektörde çalışmaların yapıldığı 344 tasarım merkezinde ise tescillenen patent sayısı 141, tescilli marka sayısı 810, tescilli tasarım sayısı bin 250 oldu.
Özel kesimde araştırmacı: 48 ilde faaliyet gösteren Ar-Ge merkezlerinde 58 bin 663 Ar-Ge personeline istihdam sağlandı. Ar-Ge merkezlerinde istihdam edilen personelin 31 bin 772'sini lisans, 9 bin 757'sini yüksek lisans ve 956'sını doktora ve üstü mezunlar oluşturdu. Ülkede Ar-Ge merkezi olan yabancı ya da yabancı ortaklı firma sayısı da 170 olarak belirlendi.
Ar-Ge sektörel yoğunlaşmalar: En çok Ar-Ge makine ve teçhizat sektöründe yapılıyor. Yazılımdan otomotive, tekstilden gıdaya, enerjiden sağlığa 42 sektörde faaliyet gösteren Ar-Ge merkezlerinde üretilen ürünler için patent başvurusu 11 bin 855'e ulaşırken tescillenen patent 4 bin 413 oldu.
Merkezlerin sektörel dağılımı ise şöyle: Makine ve teçhizat imalatı 176, otomotiv yan sanayi 124, yazılım sektörleri 110.
Ar-Ge merkezlerinin en yoğun olduğu kent, 410 merkezle İstanbul oldu. İstanbul'u 128 Ar-Ge merkeziyle Bursa, 126 merkezle Kocaeli, 109 merkezle Ankara ve 84 merkezle İzmir izliyor.
3-Tasarım Merkezleri
İnovasyon sürecinin en etkin ve zorunlu uğraklarından biri olan Tasarım Merkezleri, Türkiye’nin gündeminde çok yenidir. Ülke genelindeki tasarım merkezlerinin sayısı Haziran 2019 ayı itibarıyla 344'e yükseldi. Türkiye'nin 23 ilinde 34 farklı sektörde faaliyet gösteren tasarım merkezleri 7 bin 94 kişiye istihdam sağlamaktadır. Tasarım merkezi bulunan yabancı ya da yabancı ortaklı firma sayısı 25 olarak kaydedildi.
Tasarımda sektörler: Tekstil, imalat sanayisi, makine, otomotiv, elektronik, enerji ve madencilik gibi birçok sektörde 4 bin 980 projenin yürütüldüğü tasarım merkezlerinde, tescil olunan patent sayısı 141, tescilli marka sayısı 810, tescilli tasarım sayısı ise bin 250 olarak kaydedildi.
Tekstil sektörüne yönelik çalışan tasarım merkezlerinin sayısı 63 oldu. Tekstil sektörünü, 40 tasarım merkezinin faaliyet gösterdiği imalat sanayisi ve 42 tasarım merkezinin çalışmalar yürüttüğü mühendislik ve mimarlık sektörleri izledi.
İstanbul'da 160 tasarım merkezi faaliyet gösteriyor. Bu kenti, 42 tasarım merkeziyle Ankara, 28 merkezle İzmir, 25 merkezle Bursa ve 21 merkezle Denizli izliyor.
Yüksek teknolojili ticarette dünya ve Türkiye
Yukarıdaki tabloda gördüğümüz şudur: Teknoloji yoğun ürünler üreten sektörlerin küresel dış ticaretteki payı hızla yükselmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelere göre ileri teknolojiye yönelik yatırımlarını daha hızlı artırmadan rekabetçi olamıyorlar.
Dünya yüksek teknolojili ürün ihracat değeri 2000 yılında 1 trilyon 158 milyar dolar iken 2016 yılında bu değer 1 trilyon 947 milyar dolara yükseldi. (Worldbank, 2018). Sadece 11 ülkenin yüksek teknolojili ürün ihracatı; toplam yüksek teknolojili ürün ihracatının yaklaşık yüzde 78 ini oluşturmaktadır. Bu ülkeler arasında Çin 496 milyar dolar ile 1. sırada yer alırken; Almanya ve ABD sırasıyla 190 ve 153 milyar dolar ile onu takip etmektedirler. İlk 11 içindeki diğer ülkeler ise Singapur, Kore, Fransa, Japonya, İngiltere, Malezya, İsviçre ve Hollanda’dır.
Türkiye ise 2018 yılı ölçümüyle 2.2 milyar dolar yüksek teknolojili ürün ihracatı ile ülkeler sıralamasında 37. sırada yer almaktadır. Dünya 17.’si büyüklükteki bir ekonomi için Türkiye’nin durumu sevindirici olmamakla birlikte “Orta Yüksek Teknolojili” ürün üretiminde ve ihracatındaki parlak performansı, ülkemizin yüksek teknolojili üretimde de önümüzdeki yılları aydınlık gözükmektedir.
Bilişimde işimiz çok
Yandaki tabloda gördüğümüz, yoruma açık olmayacak şekilde, bilgi ve iletişim teknolojileri üretiminde ve ihracatında son derece geride olduğumuzdur. Bilgisayar ve elektronik üretiminde 2000-2015 arasında bir atılım gerçekleştiremedik. Bu aynı zamanda dijital dönüşüm sürecindeki hızımızın düşüklüğüne işaret etmektedir. O halde Türkiye “Yapay Zeka” konusuna gelmeden önce dijitalleşmede nasıl hızlanacağını konuşmalıdır. Havacılık ve uzay sanayinde ise tatmin edici olmayan fakat umutlandıran bir kıpırdanmadan söz edilebilir.
Dış ticarette teknoloji
• Japonya  4 dolar • Almanya 3.7 dolar • Güney Kore 2.54 dolar • ABD 2.53 dolar • Polonya 1.85 dolar • Çin 1.59 dolar
• Türkiye (2015) 1.54  dolar 
• Türkiye (2016) 1.28  dolar
• Türkiye (2019) 1.32  dolar
• Türkiye (2023) 2.0    dolar
İhracatta çok miktarda mal satmak değil, kilogram başına katmadeğeri yüksek kılmak hedeftir. Halen ihracatında kilo başı katmadeğeri -gelişenleri baz alırsak- Güney Kore’nin 2.54, Polonya’nın 1.85, Çin’in 1.59, Türkiye’nin ise 1.32 dolar seviyesinde; ama seyir inişli-çıkışlı. Türkiye 2023 sonrası 10 yılda ihracatta kilo başına 2 dolarlık bir performansı yakalamak zorundadır ki küresel ticarette rekabetçi olabilsin.
Türkiye’nin ihracatta kilo/katmadeğerde yakın vadede Çin seviyesine ulaşması ütopya değildir; Türkiye'nin milli savunma endüstrisi bunun işaretini vermektedir. Bir de madalyonun arkası var: Elma yaş ihracatında kilo/katmadeğer 0.2 dolarken inovasyonla bunu kurutup şık ve etkili ambalajlayıp ihraç ettiğimizde sağladığımız kilo/katmadeğer 4 dolara çıkabiliyor.
Başarabileceğimizin bir diğer kanıtı ise şudur: 2001’de Türkiye'nin ihracatının kg başına katmadeğeri 0.69 dolardı. Aynı tarihte Malezya'nın ihracatı kg başına 0.88 dolar üretiyordu. Biz, neredeyse yüzde 100'e yakın bir artışla, kg başına katmadeğeri ortalama 1.4 dolara taşırken Malezya'nın kg başına katmadeğeri yüzde 13.6 artışla 1 dolarda kaldı. İşte teknolojinin hikayesi…
TEKNOPARKLARDA SEKTÖREL DAĞILIM
Bilgisayar programlama faaliyetleri 41%
Doğal bilimler ve deneysel geliştirme 7%
Bilgisayar danışmanlık faaliyetleri  4%
Biyoteknolojiyle ilgili araştırma 3%
Temel eczacılık ürünleri imalatı 3%
Sanayi ve imalat projeleri 2%
Baklagillerin yetiştirilmesi 2%
Enerji projeleri 2%
Bilgi teknolojisi ve bilgisayar hizmet 2%
Özel amaçlı makinelerin imalatı 1% ;
Elektronik entegre devrelerin imalatı 1%
Tıpta, cerrahide, araç ve gereç imalatı 1%
Diğer 31%
EN GİRİŞİMCİ ÜNİVERSİTELER
TÜBİTAK tarafından oluşturulan Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi 2018 sonuçları açıklandı. En girişimci üniversiteler listesinde ODTÜ lider.
Endeks 150 ve fazlasında öğretim üyesi olan üniversiteleri kapsıyor ve endeks puanına göre ilk 50’ye girenler açıklanıyor.
1-Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ)  93.16
2-İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)       90.16
3-Sabancı Üniversitesi 85.49
4-Bilkent Üniversitesi   84.42
5-Boğaziçi Üniversitesi 83.33
6-Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) 81.40
7-Gebze Teknik Üniversitesi  77.82
8-Hacettepe Üniversitesi      75.93
9-İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü        75.64
10-Ege Üniversitesi     70.66G
ENÇ BİLİŞİMCİLER: DENEYAP TEKNOLOJİ ATÖLYELERİ
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın öncülüğünde Gençlik ve Spor Bakanlığı, TÜBİTAK ve Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı’nın ortak çalışması sonucu başlatılan proje ile Türkiye çapında her ilde Deneyap Teknoloji Atölyeleri kurulacak. Projenin ilk adımı 12 ilde atıldı.
“Milli Teknoloji Güçlü Sanayi” vizyonuyla Deneyap Teknoloji Atölyeleri’nin 12’si Adana, Ankara, Antalya, Edirne, Erzurum, Eskişehir, Hakkari, İzmir, Konya, Manisa, Muğla ve Trabzon’da kuruldu. Teknoloji atölyelerinde, yenilikçi bir eğitim modeli esas alındı. Tasarım-Üretim, Robotik-Kodlama, Elektronik Programlama, Yazılım Teknolojileri, Siber Güvenlik, Enerji Teknolojileri, Havacılık ve Uzay, Nanoteknoloji ve Yapay Zekâ gibi alanlarda teorik ve uygulamalı eğitimler veriliyor.

TGBD Yönetim Kurulu Başkanı Faruk İnaltekin:
“Yerli ve milli üretimin merkezindeki TGB’ler, ülkenin ekonomik kalkınması açısından önemli bir modeldir”
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Derneği (TGBD) Yönetim Kurulu Başkanı ve Bilkent CYBERPARK Genel Müdürü Faruk İnaltekin ile yerli ve milli kalkınma hamlesinde teknoparkların misyonunu ve vizyonunu konuştuk.
KobiEfor: Türkiye’de teknoparkların gelişimini rakamsal veriler ışığında anlatır mısınız?
Faruk İnaltekin: Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın verilerine göre Ağustos 2019 itibariyle Türkiye’de ilan edilen 84 Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nden (TGB) 64 tanesi faaliyetlerini aktif olarak sürdürüyor. TGB’lerdeki toplam firma sayısı 5.414 iken toplam personel sayısı ise 56.000’i aşmaktadır. Tamamlanan proje sayısı 33.027, üzerinde çalışılan proje sayısı ise 9.149’a ulaşmıştır. Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları’na ilişkin; patent tescil sayısı 1102, süreci devam eden patent başvuru sayısı 2.441’dir.
TGB’lerin bugüne kadar yapmış oldukları toplam satış tutarı 80.7 milyar TL’ye ulaşmış olup yapılan toplam ihracat ise 4.3 milyar doları aşmıştır. Bu rakamlar, yalnızca lisans satışı ve prototip ürün satışını içeriyor. TGB’lerde Ar-Ge’si yapılarak seri üretime giren ürünlerin rakamı dahil değildir.
TGB’ler kurulduğu günden itibaren yeni fikir sahipleri aracılığı ile ülkemize sağladığı fayda istihdam, ihracat, sanayiye aktarılan yani tamamlanan projeler ve sayısal veriler göz önünde bulundurulursa kısa geçmişi ile büyük gelişim sağlamıştır.
KobiEfor: Yerli ve milli kalkınma hamlesinde inovatif girişimciliğin rolü nedir, ne olmalıdır?  Teknoparklar inovatif girişimciliğin merkez üssü konumuna ulaşmış mıdır?
Faruk İnaltekin: Belirli bir projeyi toplumun ihtiyaçlarına uygun bir şekilde geliştirerek yenilikçilik düşüncesi ile ilerleyen, üretim unsurlarını bir araya getirerek kar amacı ile risk alan ve iş projesini geliştiren kişiler girişimcilerdir. Girişimciler, küresel dünyada çevresine ve ülkesine değer katarak önemli bir rol oynamaktadır. Son yıllarda teknolojik inovasyon ve girişimcilik, ekonomik büyümeyi etkileyen önemli etkenler arasında yer almaktadır.
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (TGB), işte bu teknoloji tabanlı inovatif girişimcilerin yeşertildiği, büyütüldüğü, desteklendiği en kapsamlı ortamlardır, yerli ve milli üretimin merkezinde yer alan, ülkenin ekonomik kalkınması açısından önemli bir modeldir. Araştırmacıların, akademisyenlerin, sanayicilerin bir araya gelmesini sağlayarak Ar-Ge ve inovasyon üretim sürecine katkı sağlamaktadır. Teknoloji tabanlı girişimciliğe gösterilen önem ve ilginin artması girişimcilik kültürünü de azımsanamayacak derece de arttırarak TGB’lere gösterilen önemi artırmaktadır.
Devlet de teknolojik ilerlemeyi ve ekonomik büyümeyi canlandırmak amacıyla girişimcilerimizi destekleyerek ışık tutmaktadır. Teknoparklar inovatif girişimcilik konusunda elbette kendini geliştirmiş ve girişimcilere katmadeğerli hizmetler sunmaya devam etmektedir. Hedeflenen konuma gelmek bir süreç olsa da bunu etkili bir şekilde yapmak için bugüne kadar alınan yol ve teknoparkların ekonomiye sağladığı katkı göz önünde bulundurulduğunda teknoparkların bu konuda iyi bir performans sergilediği görünmektedir.
KobiEfor: ‘İnovatif Girişimcilik Ekosistemi’nin oluşmasında ve gelişmesinde teknoparkların sunduğu alt ve üst yapı imkanlarını örnekler vererek detaylandırır mısınız?
Faruk İnaltekin: Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nin tabi olduğu 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında firmalara sağlanan çeşitli destek ve muafiyetler girişimcilerin bölgede yer almasında etkilidir. Ancak günümüzde temel motivasyonun bunlardan çok teknoparklar tarafından sağlanan ekosistem olduğunu görüyoruz.
Teknoparklar, girişimciliğin desteklenmesi anlamında en temel enstrümanlar olmakla birlikte iç içe oldukları pek çok unsur mevcuttur. TGB Kanunu 2001 yılında ilan edildi. Devamında özel kuluçka merkezleri, melek yatırım ağları, risk sermaye yapıları, hızlandırıcı kültürü, topluluk fonlaması derken, ekosistemin tamamı ancak son bir kaç yıldır oluşmaya başladı ve biz hızımızı yeni yeni alıyoruz.
Bahse konu tüm bu enstrümanların ortak noktası teknoparklardır. Altyapı olarak binalar, sosyal tesisler, ortak kullanım alanları, paylaşımlı ofisler gibi pek çok yapıyı saymakla birlikte, teknoparkların asıl vurucu gücü sağlamış olduğu katmadeğerli hizmetlerdir. Teknoparkların sunduğu danışmanlık hizmetleri, bilgilendirme toplantıları, eğitimler, kuluçka programları, yurtdışı programları bu hizmetlerden sadece birkaçıdır. Kamu destekleri girişimcilerin projelerini gerçekleştirmeleri için onlara finansal kaynak imkanı sağlarken TGB’ler gerçekleştirdikleri projelerin çıktılarını ticarileştirebilmeleri için bir çok katmadeğerli hizmet sunmaktadır. Aynı zamanda girişimcilerin uluslararasılaşmaları için kilit görevleri de vardır.
KobiEfor: Teknoparklara ilişkin TGBD’nin orta ve uzun vadeli hedefleri, projeleri neler olacaktır, kısaca anlatır mısınız?
Faruk İnaltekin: TGB Yönetici şirket personeline yönelik oluşturduğumuz, içeriği güncel ortam ve taleplere göre şekillenen TGBD Akademi Eğitimleri’ni aldığımız çıktılar doğrultusunda belirli periyotlarda devam ettirmeyi planlıyoruz.
T.C. Ticaret Bakanlığı desteği ile yürüttüğümüz ve Anadolu’nun farklı yerlerinde yer alan inovatif girişimcileri, Ankara ve İstanbul’daki teknoparklarda 1 ay boyunca ağırlayarak deneyim kazanma fırsatı sunduğumuz Tecrübe Transferi Programı’nı da katılımcı girişimcilere sağladığı fayda ve aldığımız olumlu çıktılar çerçevesinde ilerletmeyi planlıyoruz. Şimdiye kadar 3 pilot uygulamasını yaptığımız programda önemli çıktılar, kazanımlar ve deneyimler elde eden girişimcilerimizden memnuniyet geri dönüşleri aldık.
Olgun TGB’lerin (Mentör) yeni kurulan ve/veya gelişmekte olan TGB’lere (Mentee) bilgi ve tecrübe aktarımını sağlamak ve TGB’ler arasında bilgi transferini hızlandırmak amacıyla oluşturduğumuz Mentör-Mentee Eşleştirme Programı’nın da önümüzdeki dönemlerde 3. Uygulaması’nı gerçekleştirmeyi planlıyoruz.
ÜSİMP tarafından “Üniversite Sanayi İş Birliğinde Toplumsal Fayda İçin Arayüzlerin Yeri” teması ile gerçekleştirilen 5. ÜSİMP Ulusal Patent Fuarı ve Üniversite Sanayi İşbirliği Kongresi’nde de ÜSİMP ile işbirliği içerisindeyiz.
Yakın gelecekte 2 adet çalıştay düzenlemeyi planlıyoruz. Birincisinde Ar-Ge ortamının, çıktıların ticarileşmesinin, kümeleşmelerin irdelendiği bir ortam yaracağız. Sadece teknoparkları değil, tüm Ar-ge ekosistemini irdeleyeceğiz. İkincisinde ise mevzuat da dahil olmak üzere ülkemizdeki TGB ekosistemini değerlendireceğiz. Her iki çalıştaya da oldukça geniş çerçeveden katılım için davetlerimizi sunacağız. 
KobiEfor: Mevzuat olarak teknoparkların önünde engellerin bulunmadığını ifade ediyorsunuz. İnovatif girişimciliğin önünde mevzuatsal engeller var mıdır? Varsa hangi alanlarda çalışmalar yapılabilir?
Faruk İnaltekin: Evet öyle düşünüyorum. Eksikler var mı var, ancak genel olarak iş yapış anlamında büyük resim çizilmiş durumda. Mevzuatta birçok konu, verilecek hizmetler v.s. genel çerçeve olarak tanımlanmış durumda. Dolayısı ile bunu yorumlaması ve ona göre kendi faaliyetlerini düzenlemesi teknoparklara düşüyor. Bunun için de teknopark yönetimlerinin vizyoner olması, gelişmeleri takip etmesi, kendisini sürekli olarak geliştirmesi gerekmektedir.
Devlet desteklerinden yararlanma konusundaki bürokratik engeller, kazanılan hibe ve desteklerin planlanan zamandan farklı ödenmesi gibi konular ne yazık ki girişimcilerin hızını ve aktivite planlarını olumsuz etkilemekte. Elbette desteklerin denetimi için raporlama çok kritik ancak 2-3 kişilik girişimlere bu konu biraz yük olmakta. Devletin bu noktada yeni girişimcilerde biraz daha esneklik sağlaması, bunu yaparken de biraz daha risk alıyor olması gerekmektedir.
KobiEfor: Girişimcilerin özellikle de inovatif girişimlerin yaşadıkları zorlukları yakından gözlemleyen biri olarak bu konuda örnekler verebilir misiniz?
Faruk İnaltekin: Bu konuda söyleyecek çok şey var elbet. Ancak bir kaç ana hususu sıralamak gerekirse; aşağıda yer alan konuların her birisi gerçek örnekler ile dolu konulardır.
İyi bir ürün/fikir kendini satamaz. En iyi en başarılı ürünü de yapsak insanların bunun farkında olması gerekmektedir. Bu nedenle pazarlama da iş fikri geliştirme sürecinin önemli bir unsurudur.
İnovatif girişimcilerin iş fikirlerine aşık olması ve eleştiriye kapalı olması kritik bir durum. Bu konuda yetkin kişileri ve pazar ortamını iyi anlayarak gerekirse fikri değiştirmeli, gerekirse komple kapatmalılar.
Girişimciler; iş fikirlerini uygularken sermaye ve finans konusunda sıkıntı yaşayabiliyorlar, bu konuda kaynak yaratarak hibe almaları ve para akışını kontrollü bir şekilde yönetmeleri gerekiyor. Gerekli finansal kaynağa sahip olamayan girişimciler önleri açık da olsa borçlanarak piyasadan silinebiliyor.
Diğer taraftan bilgi ve tecrübe eksikliği girişimcinin sektörde kaybolmasına neden olabiliyor, bu konuda TGB’lerin yol gösterici olması düzenlediği seminerler, eğitimler, danışmanlık hizmetleri ekosistemdeki önemini artırıyor.

Yorumlar (0)